Londra

 

Victoria & Albert Müzesi

17.02.2003 Pazartesi, 9. Gün

Londra’da ikinci haftaya Victoria & Albert Müzesi ile başlıyorum. Bu müze de diğerleri ile boy ölçüşecek kadar ciddi; oldukça büyük. Londra’da müze dedikleri şey 4 harften oluşan bir kelime değil yani. V&A’de tahmin ettiğimden daha geniş bir kolleksiyon buldum. Bazı eserler British Museum’dakilerin çifti gibi görünürken bazılarını (hatta çoğunu) orjinal buldum.

Bu müze de kültürler/ medeniyetler bazında ayırmış koleksiyonları. Tabii Britanya tarihi daha detaylı. Özellikle 1500’den sonrası.

Çin, Hindistan, Kore, Japonya, Himalaya, İtalya, İslam, Demir İşçiliği, Cam, porselen bölümleri vardı.



İnanmayabilirsiniz, ama bunun gibi daha nice binanın ön cephesi bu müzede sergileniyor. Bina içinde bina geziyor gibi bir hisse kapılıyor  insan...

 


Çin'den bir vazo

Müze ile ilgili detaylı ve en doğru bilgiyi tabii ki müzenin resmi sitesi http://www.vam.ac.uk 'den öğrenebilirsiniz. Benim buradan söyleyebileceğim, yolunuz düşerse mutlaka uğrayın! Söz konusu işçilik ne olursa olsun- ağaç, porselen, mermer, tekstil, yeşimtaşı, altın, gümüş, herhangi bir maden, cam vs.- ayrıntılardaki incelik, hesap işi ve ortaya çıkan eserdeki yüzyıllara meydan okuma hırsı ve isteği olağan dışı. Belki de o yüzden görmek gerek demek en doğrusu, ama ben yine de buraya birkaç özel fotoğraf yerleştirmeden edemeyeceğim. 

 




Hereford Penceresi: 10.5 metre yüksekliğinde, 11 metre uzunluğunda, 8 tondan fazla ağırlığı olan Hereford Penceresi V&A Müzesinde en büyük ve muhteşem Viktorya Dönemi demir işi örneği. Sir George Gilbert Scott tarafından tasarımı yapılmış pencere  Francis Skidmore tarafından 1862'de  inşa edilmiş. 1863'te Hereford Katedrali'ne yerleştirilmeden önce, 1862'de  Londra'daki şu meşhur uluslararası "Sergi"de sergilenmiş. Katedralden 1967 yılında çıkartılmış.
1800'de yapılmış, fildişinden oyma bot modeli, Çin'den....ince işçiliğe dikkat...

Öğlen yemeği saati yine sarkmıştı. Semtimizin mutfağı Sanisbury’den somonlu sandviç ve portakal suyu aldım, 16:30’da odadaydım. Bahadır 18:00’de geldi.

Akşam yemeği için Oxford Circus’a gittik. Ama kapanmadan önce yetişelim diye önce HMV’ye gittik. Toplam 14 DVD ve Çağlar için bir de poster aldık. Bahadır'ı dışarı çıkartamadığım iki yerden biri Borders, diğeri de HMV. Allahtan Forbidden Planet'a bir kez gidebildik! :)Saat 20:00 gibi tahmin edebileceğiniz üzere akşam yemeğimiz için Burger King’de Whopper Menü aldık. Otele girdiğimizde 21:15’ti. Odanın sıcaklığı her geçen gece biraz daha düşüyordu. Zaten yorgan da olmadığından yatak örtüsü ile idare ediyorduk. Ne acıdır ki o gün yıkansın diye yatak örtüsünü de götürmüşlerdi. Kalorifer yanmasına rağmen içerisi buz gibiydi- pencere rüzgardan takırdıyor, içeride de hava püfür püfür esiyordu. Biz de resepsiyondan fazladan bir battaniye vermelerini istedik. Ama sonra beklememeye karar verdik. Nice zaman sonra extra çarşaf getirdiler. Görevli camın ve kaloriferin incelemesine koyuldu bir yandan da. Sonra anlaşıldı ki olay camın açık kalmasıymış. Yukarı itilerek açılan cam, aşağı doğru çekilip kapatılırken üst kısmı da aşağı geldiğinden kapanmıyormuş. Neyse bir nebze de olsa içeriye soğuk girmesini engelledik – ne var ki tam olarak odayı ısıtamadık, zira kaloriferler de belli bir saatten sonra kapatılıyordu.