Keltlerin Kesik Baş Kültü

Keltlerin Kesik Baş Kültü

Daha yakınlara kadar Güneydoğu Asya'da, Güney Amerika'da, Pasifik adalarında, düşmanlarının başlarını kesip kulübelerinde saklayan ilkel toplulukların bulunduğunu biliriz. Keltler aynı şekilde hareket ederek, hasımlarının kesik başlarını evlerinin duvarlarına asarlardı. Ama eğer yenik savaşçı, yiğitliğiyle ün yapmış biriyse, başı sedir yağıyla tahnit edilir ve bir tahta kutuda saklanırdı. Bu zafer anıları, babadan oğula intikal eder ve ziyaretçiler huzurunda çıkarılıp bir şeref nişanesi olarak gösterilirdi. Galya heykelciliği bize, Provence'taki Entremont oppidîum'unda taşın içine yontulmuş ya da efsanevî bir canavarın, "Noves ejderi"nin pençeleriyle kavradığı başlar sunuyor.

Umulmadık Bir Keşif

Soğuk ve kapalı bir kış günü, kırlarda dolaşmaya çıkacak olursanız, köstebekler gibi canla başla toprağı eşeleyip kazan arkeologlarla karşılaşma şansınız yok gibidir. Evet, kış, kazı mevsimi değildir. Ama, 1953 ocağının bu ikindi vakti, bir adamın, Cöte-d'Or'daki Vix köyüne hâkim bu yüksek ve ağaçlı tepenin eteğinde çalışması için, beklenmedik durumların ortaya çıkması gerekti. Bu Burgonya köyü, arkeolojik bölgeler bakımından son derece zengin bir yörede uykuya dalmış bir kasabacığın, Châtillon-sur-Seine'in yakınındadır. Söz konusu arkeolojik bölgelerin en ünlüsü olan Alesia'nın buraya uzaklığı kırk kilometre kadardır. Vix ve Seine'e hâkim tepenin adı Lassois'dır. Topraklarını ve ürünlerini tehdit eden düşmanlarına karşı kendilerine bir sığınak arayan insanlar, oraya yerleşmekte gecikmediler. Burgonya çocuklarının çok eski atalarından kalmış izleri bulan arkeologların araştırmalarını bu tepeye yöneltmelerinin üstünden kırk yılı aşkın bir zaman geçmiş bulunuyor. Bugün Vix toprağında çalışan adam, civardan bir köylüdür. Gizli bir umutla, geçmişimizin izlerini keşfetmek umuduyla, toprağı alt üst ediyor. Adamın kazmayı kullanışı, görülecek şey! Ağır âlet, onun usta ellerinde hafifliyor, okşarcasına yere iniyor ve tıkız toprağı kazıdıktan sonra, iki kesek arasında birden beliriveren nesneye çarpmamak için, eşsiz bir hassasiyetle duruyor. Arkeolojinin kıvanç kaynağı bu adamın adı Moisson'dur. Kış gelmesine rağmen, arazide çalışıyor; zira onu yöneten arkeolog, Rene Joffroy, kendisine 1952 yılı için devletçe yardım olarak verilmiş paranın küçük bir kısmını kullanmaya devam ediyor. Moisson'un kazma salladığı yer, bundan bir süre önce, sürülmüş topraklardan getirilen taşlar sayesinde keşfedilmişti. Oysa ki bu taşlar, normal olarak bu killi topraklarda bulunmaz ; onları oraya ancak insanoğlu getirmiş olabilir. Moisson haklı merakını gidermek isteyince, "patron"u da kendisine, kısa bir araştırmaya girişmek olanağını tanır. Kazıcının birkaç kazma darbesinden sonra, ansızın, bronzdan yapılmışa benzeyen kocaman bir nesneyi ortaya çıkardığı andaki heyecanını siz düşünün! Moisson, olağanüstü bir şey bulduğunu anlamıştır. Bunun üzerine, akıllıca bir hareketle, geceye kalmamak için işi bırakır. Ertesi gün, Joffroy ile birlikte tekrar kazı yerine gelir. Joffroy, bunların İlkçağ'dan bu yana aşınmış bir mezar tümseğinin kalıntıları olabileceğini düşünür: yeraltı mimarisini sağlamlaştırmak için oraya getirilen taşlar, daha sonra, çoğu zaman olduğu gibi, ev yapımında kullanılmak üzere çıkarılıp alınmıştır.


Keltler, kocaman taşlardan yapılma Stonehenge tapınağını yeniden kullanmakla yetindiler. Bu anıt, Kelt akıncı kafilelerinin ingiltere'yi istilâ etmelerinden en az bin yıl önce, esrarengiz bir kavim tarafından dikilmişti.

Daha eski kavimlerle karışmış Keltleri egemenlikleri altına almak için Romalılar. İngiltere'nin kuzeyinde Hadrianus duvarını (II. yüzyıl) yaptılar.