Mayaların Esrarı

Mayalar, komşuları Zapoteklerin yaptığı gibi, kafaları renkli taşlarla süsleyip saklıyorlardı. 

İspanyollar Yucatan'da

Üç karavela, günlerden beri Batıya doğru sürükleniyordu. Bu filotillanın komutanı Hernandez de Cordoba, Honduras kıyıları yönünde yeni keşfedilmiş, fakat henüz araştırılmamış adalarda yerli köleler aramak üzere Küba'dan yola çıkmıştı. Ufukta alçak topraklar gördükleri sırada, fırtına onları rotalarının dışına sürüklüyordu. Gözlen uykusuzluktan kızarmış, bitkin adamlar, sevinç çığlıkları atarak küpeştelere atıldılar. O sırada hiçbir haritada yer almayan Yucatan kıyılarına vardıklarını bilmiyorlardı. Şimdiye kadar hiçbir Avrupalı gemi, bu topraklara ulaşmamıştı. Ancak altı yıl önce, denizde kazaya uğramış küçük bir İspanyol topluluğu karaya çıkmıştı. Sadece bomboş ya da vahşilerin oturduğu kıyılar bulacaklarını sanan Cordoba'nın adamları, surla çevrili taştan bir şehirle karşılaşınca, hayretten donakaldılar. Surun gerisinde, Kahire'deki minareleri andıran bir dizi piramidin tepeden baktığı taraçalı bir sarayın üstü görünüyordu. Bundan dolayı gemiciler bu şehre "Büyük Kahire" adını verdiler. Gece olduğu için de demir attılar. Ertesi gün kumsalda bir sürü Kızılderili görüldü. Yerliler on kadar kayığı suya indirdiler. Cordoba, ziyaretçilerini bir el hareketiyle amiral gemisine çıkmağa çağırdı, ispanyollar yerliler için incik boncuktan kolyeler getirdiler. Ama, karaya inmekten çekiniyorlardı. Ancak ertesi gün Kızılderililer boş kayıklarla tekrar onlara doğru gelince, buna karar verdiler. Bir İspanyol birliği Cordoba'nın yönetiminde karaya çıktı ve Kızılderililerin peşinden şehre yollandı.


İşte ilginç bir oyun. Burada amaç, ağır bir lateks topu, bir taş halkadan geçirmektir. Ancak, oyuncular topa sadece göğüsleri, bilekleri ya da dizleriyle vurabilirlerdi. Bu oyun, kutsal bir niteliğe bürünürdü.